Türkiye, son yıllarda yabancı yatırımcılar için cazip bir pazar haline geldi. Ancak, bu cazibenin yanına bazı yasadışı uygulamalar ve dolandırıcılıklar da eklenince, ülkenin imajı tehlikeye girdi. Ülkemizde yapılan son bir araştırma, 2 bin 691 yabancı kişinin sahte belgelerle gayrimenkul alarak Türk vatandaşlığına geçtiğini ortaya koydu. Bu durum, hem hukukî hem de ahlaki açıdan büyük bir sorun teşkil ediyor. Peki, bu kişilerin İstanbul, Ankara gibi büyük şehirlerdeki gayrimenkulleri nasıl aldıkları ve Türk vatandaşlığına nasıl adım attıkları ile ilgili detayları inceleyelim.
Türkiye, stratejik konumu, sıcak iklimi ve büyüyen ekonomisi ile yabancı yatırımcılar için adeta bir cazibe merkezi haline geldi. 2017 yılında çıkarılan Türkiye'de Gayrimenkul Alarak Türk Vatandaşlığı Kazanma Yasası, yabancıların Türkiye'den belirli bir miktarda gayrimenkul alarak vatandaşlık elde edebilme fırsatları sundu. Bu durum, gayrimenkul sektöründe büyük bir patlama yaşanmasına ve birçok yabancının Türkiye'ye akın etmesine neden oldu. Ancak bu fırsattan yararlanmak isteyen bazı dolandırıcılar, sahte belgelerle bu süreci kötüye kullanmaya başladı. Özellikle, ülkenin güvenilirliğine ve yasal sistemine duyulan güven, bu tür sahtekarlıkları önlemekte yetersiz kaldı.
Yapılan incelemelerde, 2 bin 691 yabancı kişinin, sahte belgelerle gayrimenkul satın alarak Türk vatandaşlığına geçtiği tespit edildi. Bu belgelerin çoğu, kimlik bilgilerinin yanı sıra sahte adresler ve belgelenmiş gelir kaynaklarına dayanıyordu. Mahkemelerdeki yavaş işleme süreçleri ve yetersiz denetim mekanizmaları, bu sahtekarlıkları daha da kolaylaştırdı. Sahte belge düzenleyicileri, çeşitli yollarla bu belgeleri temin ederek, yabancı yatırımcılara sunmaktaydılar. Örneğin, sahte bir tapu belgesi ile birlikte, sözde bir emlakçıdan alınan gayrimenkul beyanı ile Türk vatandaşlığına başvurulabiliyordu. Yasal süreçlerin ne kadar karmaşık olduğu, dolandırıcıların işini kolaylaştırıyor.
Sahte belge ile vatandaşlık kazanmanın getirdiği riskler ise oldukça büyük. Hem bu kişilerin, Türkiye'nin demografik yapısına katkıda bulunmaması, hem de sahte belgelere dayanarak yerleşen kişilerin, ülkenin kaynaklarına ve sosyal sistemine olumsuz etkiler yaratması riski söz konusu. Özellikle, Türk vatandaşlığının ciddiyeti açısından, bu tür dolandırıcılık girişimlerinin önlenmesi için acil tedbirler alınması gerekiyor. Gerekli düzenlemelerin yapılması ve denetimlerin sıklaştırılması, bu sahtekarlıkların önlenmesi adına büyük bir önem taşıyor.
Sonuç olarak, Türkiye'de binlerce sufis sahte belge ile vatandaşlık kazanması durumu, sadece hukuki bir sorun değil, aynı zamanda ülkenin imajını da zedeleyen bir durum olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu tip sahtekarlıkların önüne geçebilmek için, hem yasaların gözden geçirilmesi hem de denetim mekanizmalarının güçlendirilmesi şart görünüyor. Yeni bir süreç başlatılmazsa, Türkiye, potansiyel yabancı yatırımcılara güven vermekte zorlanacaktır.